18 Mart 2022 Cuma

Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme (TCK 85-1) Suçundan Ceza Alan Cerrahlara Ek Olarak Verilen Geçici Meslekten Men Kararının (TCK 53-6) Bozulması İlişkin Yargıtay Kararı




12. Ceza Dairesi         2020/12142 E.  ,  2021/4766 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
    Suç : Taksirle öldürme
    Hüküm : Her iki sanık hakkında; TCK’nın 85/1, 62/1, 50/1-a-4, 52/2-4, 53/6. maddeleri uyarınca mahkumiyet

    Taksirle öldürme suçundan sanıkların mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:


    Sanıklardan ...'nın olay tarihinde Sivas Sultan 1. İzzettin Keykavus Devlet Hastanesinde (Sivas Numune Hastanesinde) Beyin Cerrahi Uzmanı, ...'ın ise aynı hastanede Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı olarak görev yaptıkları, 34 yaşındaki kadın hastanın, disk hernisi (bel fıtığı) teşhisiyle Sivas Sultan 1. İzzettin Keykavus Devlet Hastanesine yatırıldığı, 25/08/2006 günü saat 10.35'te sanık doktor ... ve ekibi tarafından operasyona başlandığı, saat 12.50'de tansiyon düşmesi nedeniyle ameliyata son verildiği, sıvı ve kan takviyesi yapıldığı, TA'in yükselmesi sonucu servise gönderildiği, transfüzyona rağmen TA tekrar düşmesi sonucu Kalp Damar Cerrahisi uzmanı sanık doktor ...’dan konsültasyon istendiği, yapılan muayenede hastada arter yaralanması olabileceği düşünüldüğü, mannitol ve dopaminli mayi verildiği, hasta düzelmeyince saat 15.50'de Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edildiği, Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesinin hastane belgelerinin incelenmesinde, hastanın 25.08.2006 tarih saat 16.15'te yatışının yapıldığı, hastanın acile geldiğinde nabız filiform, tansiyon alınamadığı, monitörize edildiği, solunumun yüzeyelleşmesi ile entübe edildiği, kardiak arrest gelişmesi ile resusitasyon uygulandığı ve ameliyata alındığı, iliak arter ve ven yaralanması tespit edilerek primer onarımının yapıldığı, operasyon sonrası uyutulan hastanın yoğun bakımda takip edildiği, yoğunbakımda iken trombosit değerinin düştüğü, idrar çıkışının durduğu ve hemodiyalize alındığı, 29.08.2006 tarihinde ise hastanın bilincinin kapanmaya başladığı, entübe edilerek mekanik ventilatöre bağlandığı, bel fıtığı ameliyatı esnasında meydana gelen iliak arter ve ven yaralanmasına bağlı kanama ve gelişen 
    komplikasyonlar sonucu 03/09/2006 tarihinde öldüğü ve otopsi yapılmadığı olayda;

    İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 14/06/2013 tarih 6672 ve 05/10/2011 tarih 8697 karar sayılı raporlarında özetle; ölen Melahat Kolcu hakkında düzenlenen adli ve tıbbi belgelerin değerlendirilmesinde; operasyonda meydana gelen iliak arter ve ven yaralamasının bir komplikasyon olduğu, ancak operasyon sırasında ve sonrasında yoğun kan, kan ürünleri ve volüm yükseltici sıvı verilmesine rağmen tansiyon stabilize olmayan hastanın ameliyat çıkış saati olan 12.50’den sevk saati olan 15.50’ye kadar arter ve ven yaralanmasının teşhis edilememesinin gecikme olarak değerlendirildiği, teşhis edilir edilmez müdahale edilmesi gerekirken sevk edildiği cihetle Nöroşirurji Uzmanı Op.Dr.... ile Op.Dr....’ın uygulamalarının tıp kurallarına uygun olmadığının belirtildiği,

    Sağlık Bakanlığı Yüksek Sağlık Şurasının 2015/14 sayılı raporunun, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulunun raporlarıyla uyumlu olduğu, söz konusu raporda özetle, hastaya disk hernisi tanısının doğruluğunun kabulü halinde ameliyat kararının doğru olduğu, ameliyat sırasında meydana gelen arter-ven yaralanmasının komplikasyon olarak değerlendirildiği, ancak intraoperatif meydana gelen damar yaralanmasının farkına varılmış olduğu ve fakat müdahale edilmemiş olduğu, ameliyat sırasında kalp damar cerrahi uzmanının ameliyathaneye davet edilerek acilen abdominal yaklaşımla damar yaralanmasına yönelik ameliyata alınması gerektiği, postoperatif 2 saatlik dönemde düzelmeyen klinik tablonun medikal destek tedavi ile toparlanmaya çalışıldığı, hastayı konsülte eden kalp damar cerrahi uzmanı Dr. ...'ın hastayı değerlendirdikten sonra vasküler yaralanma olabileceğini düşünmesine ve mevcut şartlar dahilinde hemen ameliyata alması gerekmesine rağmen böyle davranmadığı cihetle intraabdominal arter-ven yaralanması komplikasyonun doğru yönetilmediği, hastanın ölümüyle komplikasyona zamanında müdahale edilememesi arasında illiyet bağı olduğu, bu süreçte yer alan Dr. ... (Beyin Cerrahisi Uzmanı) ve Dr. ...’ın (Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı) kusurlu olduklarının belirlendiği olayda, sanığın kusurlu olduğunun kabulü ile mahkumiyet kararı verilmesi bakımından mahkemenin takdirinde isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenle tebliğnamedeki sanıkların kusurlu eylemi nedeni ile TCK’nın 257/2'deki görevi ihmal suçunun oluşacağına ilişkin bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.

    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ... müdafinin, ameliyat ettiği hastanın zamanında Sivas Cumhuriyet Hastanesine sevk edildiği ve burada ikinci ameliyata alındığı ve 10 gün sonra öldüğü olayda, illiyet bağının kesildiği, ikinci ameliyat nedeni ile ortaya çıkan komplikasyonlardan hastanın öldüğü, bu hastanedeki hasta dosyasının getirtilmek suretiyle tekrar bilirkişi heyetinden kusur raporu alınması gerektiğine, sanık ... müdafinin ise bir nedene dayanmayan temyiz itirazlarının reddine, ancak;

    5237 sayılı TCK'nın 53/6. maddesinde “belirli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkumiyet halinde 3 aydan 3 yıla kadar bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınabileceğine karar verilebileceğinin düzenlendiği” aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca tayin olunacak güvenlik tedbirinin süresinin, fiilin ağırlığı ile orantılı, adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun olacak şekilde belirlenmesi gerektiği, her iki sanık doktorun Cerrah olarak görev yaptığı, Cerrahların el yeteneklerini ve parmak reflekslerini kaybetmemek için mesleğin icrasından geçici süre olsa da uzaklaştırılmalarının hakkaniyet ilkesi ile bağdaşmaması karşısında, Cerrah olan sanık doktorların geçici süre ile mesleğin icrasından uzaklaştırılmasına karar verilmesi;


    Kanuna aykırı olup, hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususlarda aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hüküm fıkrasından TCK'nın 53/6. maddesinin uygulanmasına ilişkin paragrafların çıkarılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 09.06.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Kararı-Ceza Mahkemesinde Alınan Raporda Kusuru Olmayan Doktorun Beraat Etmesi Sonrası Hukuk Mahkemesinin de Tazminat Davasını Reddetmesi İle İlgili Bozma Kararı

     13. Hukuk Dairesi         2014/10131 E.  ,  2014/34506 K. "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : Malatya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 05/11/2013
    NUMARASI : 2013/202-2013/454

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

    KARAR

    Davacılar, F.. U..'ın doğum yapmak üzere 18.04.2012 günü Malatya Sıtmapınarı Ö..G.. Hastanesine yatırılmış olup 19.04.2012 günü davalı kadın doğum uzmanı N.. D..'ın yaptığı sezaryen ameliyatı sonucunda bir kız bebeği dünyaya getirdiğini, ameliyat sonrası takip ve gözleminin yapılmadığını, tuvalet ihtiyacını gideremediği hususunun dikkate alınamadığını, bu yönde herhangi bir soru sorulmadığı gibi bu durumun anormal olup olmadığı hususunda herhangi bir bilgi de verilmediğini, doğumdan bir gün sonra N.. D..'ın ve başhekimin bilgisi dahilinde Ö.. G.. hastanesinden taburcu edilerek evine gönderildiğini, ertesi gün dayanılmaz karın ağrıları ve karnında oluşan şişlik nedeniyle D.. Devlet Hastanesi acil servisine müracaat etmiş olup oradaki doktorlar tarafından bazı tetkikler yapılıp ağırının biraz miktar azaltılması sağlandıktan sonra tekrar eve gönderildiğini, ancak ağrıların devam etmesi üzerine tekrar D.. devlet hastanesi doktoru tarafından ambulansla Malatya devlet hastanesine sevk ettiğini, eşinin durumu doğumu gerçekleştiren N.. D.. isimli doktora telefonla bildirdiğini ve aynı gün Malatya Ö.. G.. hastanesine intikal edildiğini, burada muayene eden Genel cerrahi uzmanı davalı doktor E.. B..'nun bağırsağın delindiğini ve bağırsak içeriğinin karın boşluğuna sızdığını belirterek hastayı başka bir sağlık kuruluşuna sevk etmeyerek doğrudan ameliyata aldığını, ameliyat öncesindeki ağrılarının ameliyat sonrasında da devam ettiğini, bunun sonrasında T.. Ö.. Tıp Merkezi Genel Cerrahi yoğun bakım servisine ambulansla gönderildiğini, burada yapılan muayenede karnının içinde yeni kirlilik bulunduğunu ve bu nedenle acilen 3. kez ameliyat olması gerektiğini, hayati tehlikesinin bulunduğunu, karın boşluğundan çıkartılan bağırsakların ameliyat edilen bölümünün bir alet içerisinde vücudunun dışında bulunmakta olup bağırsak içeriğinin deşarjının da bu kutu yardımıyla 2014/10131-34506 sağlandığını, vücut dışındaki bağırsakların tekrar vücudunun içerisine alınması için Ö.. Malatya P.. Hospital'da 2 kez ameliyat edildiğini, bu olaylar nedeniyle sürekli olarak ölüm korkusu yaşadıklarını, bebeğini bir kez bile emziremediğini, davalı N.. D..'ın bağırsak zedelenmesine sebebiyet vermesi, davalı E.. B.. ile G.. Hastanesini işleten şirketin hastanenin yoğun bakımı servisi olmamasına rağmen ameliyat etmesi nedeniyle kusurlu olduklarını, davalılar hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik ve meslekte ihmal neticesinde yaralamaya sebebiyet vermek suçu nedeniyle Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/13003 Sor. Sayılı şikayetinin yapıldığını ve soruşturmanın halen devam ettiğini, davacıların tümünün çektiği üzüntü ve korkular nedeniyle manevi tazminat istemlerinin haklı olduğunu ileri sürerek davacılardan F.. U.. için 100.000,00 TL, Y.. U.. için 40.000,00 TL, diğer davacılar Merve, Esra, A.. İ.. ve G.. U. için ayrı ayrı 15.000,00 TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 19.04.2013 tarihinden itibaren faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.


    Davalı E.. B.. davaya cevap vermemiş, diğer davalılar kusurlarının bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.

    Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.


    Dava, doktor ve hastası arasındaki vekalet sözleşmesinden doğan manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacılar sezaryen ameliyatı sonrasında oluşan rahatsızlığın komplikasyon değil malpraktis t
    eşkil ettiğini ve davalıların kusurlu olmakla manevi zararlarını tazminle mükellef olduğunu ileri sürmüş, davalılar ise bu neticenin sezaryen ameliyatının olağan risklerinden olduğunu savunmuştur. Mahkemece savcılık soruşturması nezdinde alınan Adli Tıp Raporunun davalılara kusur atfetmeyen mütalaasına dayanılarak davanın reddine karar verilmiştir.


    Borçlar Kanunu’nun vekâlet akdini düzenleyen 502 ve devamı maddeleri uyarınca davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır. Vekil vekâlet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurunda bile sorumludur. (TBK.nun 395 ve 396. md.) O nedenle, doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm Şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla 
    yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören doktor olan vekilden tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, TBK.nun 510/1. maddesi hükmü uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise doktor sorumlu tutulmamalıdır.


    Önemli bir diğer düzenleme de Avrupa Biyotıp Sözleşmesidir. Bu sözleşme 9.12.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.


    Bu sözleşmenin “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; “Bu sözleşmenin tarafları, tüm insanların haysiyetini ve kimliğini koruyacak ve biyoloji ve tıbbın uygulanmasında, ayırım yapmadan herkesin, bütünlüğüne ve diğer hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesini güvence altına almakla yükümlüdürler.”


    Sözleşmenin 4. maddesinde ise, “Meslek Kurallarına Uyma” başlığı altında; “Araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin, ilgili mesleki yükümlülükler ve 2014/19545-22576 standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” denilmektedir. Sözleşme iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiştir. Bu durumda, her türlü tıbbi müdahalenin mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olması benimsenmiştir.


    Somut olayda davacı F.. U..'ın sezaryen ameliyatı sırasında bağırsağının delindiği ve devamında birden çok kez ameliyat olduğu sabittir. Mahkemece salt ceza soruşturmasında alınan raporla yetinilmeyerek, yukarıdaki açıklamalar ışığında üniversitelerden seçilecek uzman hekimler eliyle taraf itirazlarının karşılar, denetime açık, her türlü şüpheden uzak sonuca varır mahiyette rapor alınması ve neticesine göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.


    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.11.2014 gününde oybirliğiyle karar veri
    ldi.