5 Haziran 2025 Perşembe

İDARECE ÖDENEN TAZMİNATIN RÜCU EDİLMESİ İLE İLGİLİ YÖNETMELİKTE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER





SAĞLIK MESLEK MENSUPLARININ TIBBÎ İŞLEM VE UYGULAMALARI NEDENİYLE SORUŞTURULMASINA VE İDARECE ÖDENEN TAZMİNATIN RÜCU EDİLMESİNE DAİR USUL VE ESASLAR HAKKINDA YÖNETMELİK'te yapılan değişiklikler neler getiriyor.

Malpraktis iddiasıyla idareye karşı açılan (Sağlık Bakanlığı veya Rektörlükler) tazminat davalarında idarenin tazminat ödemesi durumunda idare ödediği tazminatı kusuru oranında doktorlara (aslında sadece doktorlara değil sağlık mesleği mensuplarına da) rücu ediyordu. Doktor rücu sonrası ödemeyi yapıp sonrasında varsa sigorta şirketinden poliçe limitleri dahilinde talepte bulunarak ya da dava açarak yaptığı ödemeyi geri istiyordu.

Daha sonra 15 Haziran 2022'de yayınlanan bir yönetmelikle bu rücu işleminin şartları doktor lehine zorlaştırıldı. Kısaca söylemek gerekirse kasten işlenen suçlar dışında doktorlara artık rücu edilemeyeceği düzenlemesi yapıldı. Hatta bu durumda dahi rücu miktarı (geniş yorumlanırsa rücu edilip edilmeyeceği) Mesleki Sorumluluk Kurulunca belirlenir deniyordu. Bu yönetmeliğin dayanağı 27 Mayıs 2022'de Remi Gazetede yayınlanan bir torba kanında düzenlenen değişiklikler idi (Bakınız ilgili tarihte yayınlana Resmi Gazetede içeriğindeki Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun)

Doktor neden kasıtlı yapsın dediğinizi duyar gibiyim. Türk Ceza Kanununda her suçun bir manevi unsuru vardır. Cezaların büyük kısmının manevi unsuru kasıttır, az bir kısmının manevi unsuru ise taksirdir.

Malpraktis iddialı ceza davalarında doktor kusurlu bulunursa genelde taksire dayalı suçlardan (TCK m. 89 Taksirle Yaralama, TCK m. 85 Taksirle Öldürme gibi) ceza alır. Bu suçların manevi unsuru taksirdir.

TCM m. 257'de düzenlene Görevi Kötüye Kullanma suçunun manevi unsuru ise kasıttır. Bu suç özgü bir suç olup sadece kamu görevlilerince işlenebilir, özel sektörde görev yapan doktorla bu suçu işleyemez.

Malpraktis iddialı ceza davalarında Görevi Kötüye Kullanma sebebiyle çok sık ceza verilmez. Aslında bunun bence asıl sebebi kastın varlığını ispatlamanın zor olmasıdır iddia makamı ve müşteki avukatı için. Ceza hukukunun genel karineleri kastın ispatını her zaman zorlaştırır.

Yukarıda sözünü ettiğimiz yönetmelikte bugün yani 5 Haziran 2025 günü bazı değişiklikler yapıldı. Şimdi bu değişiklikleri özetlemeye çalışalım.

1-İlk önemli değişiklik rücu ile değil Soruşturma İzniyle ilgili Mesleki Sorumluluk Kurulunun (MSK) çalışma şekliyle ilgili.

"Soruşturma izni ile ilgili tüm işlem ve süreçler Bakanlık tarafından elektronik ağ ortamı kullanılarak kurulan sistem çerçevesinde yapılabilir. Bu durumda gerekli işlemler elektronik ortamda yürütülebileceği gibi gerekli durumlarda Bakanlığın diğer yazışma usulleri kullanılarak da gerçekleştirilebilir. Elektronik sistemin kurulmasını müteakip uygulanacak usul ve esaslar Bakanlık tarafından belirlenir.”

Bu bence önemli bir değişiklik çünkü MSK'dan bilgi ve evrak istemek, bilgi ve evrak göndermek zor oluyordu. Umarım artık biz Avukatlar da müvekkilimiz adına bu elektronik sistemden yararlanarak işlem yapabiliriz.

2-MSK'nın kararlarını ne sürede vereceği düzenlenmiş ancak zaman aşımında bir yaptırım yok. Bu yönden önemli bir değişiklik yok. Bilindiği gibi süresinde verilmeyen disiplin cezaları geçersizdir ancak süresinde verilmeyen MSK kararları için bir düzenleme hala yok.

3-Gelelim esas konumuza

Artık idare tazminat öderse bunu rücu etmek yerine yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi bunu öncelikle sigorta şirketine rücu edecek. Bu işlemi hekim adına yapacak.

İlgili madde aşağıdaki şekilde

"İdare, kesinleşen mahkeme kararında hüküm altına alınan tazminatı ödedikten sonra hukuken sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle tazminatın ödenmesine sebep olan ve zorunlu meslekî malî sorumluluk sigortası bulunan kamu kurum ve kuruluşları ile Devlet üniversitelerinde görev yapan sağlık meslek mensuplarının yerine geçer. Bu sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle her türlü kusuru ve görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek verdikleri zararlardan dolayı idare tarafından ödenen avukatlık vekâlet ücreti ve yargılama masrafları dâhil tazminat sağlık meslek mensubunun kusuru oranında ve sigorta teminatı dâhilinde tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu malî sorumluluk sigortası yaptırdığı sigorta şirketinden talep edilir"

Bu kısımda bazı sıkıntılar olduğunu düşünüyorum

a-Poliçe sahibi hekimden bu konuda yani idarenin onun yerine geçerek sigorta şirketine rücu edilmesi işlemiyle ilgili muvafakatın nasıl alınacağı düzenlenmemiş

b-İdarenin ödediği tazminattan hekime kusuru oranında düşen pay Poliçe limitini aşar ise nasıl bir yol izleneceği tam düzenlenmemiş

c-Taksirle işlene suçlarda idare yine tazminat ödüyor ama eskiden doktoru korumak adına ödediği tazminatı hekim tam kusurlu olsa dahi ona rücu etmiyordu.

Bu uygulama yine sürsün tabi ki ve doktora rücu yapılmasın ama kanaatimce bu tutar benzer şekilde kamu yararı düşünülerek sigorta şirketinden istenmeli.

Bu arada önemle hatırlatmak isterim. Tüm bu yazdıklarımı kamuda çalışan meslektaşlarımızı ilgilendiriyor. Özel sektördeki meslektaşlarımızın tazminat sorumluluğu açısından bir değişiklik ne yazık ki hala yok.

Sorularınız için her zaman arayabilirsiniz. Uzun yıllar Hekimlik yapmış bir Avukat olarak Doktor meslektaşlarıma her zaman yardımcı olma isterim

Av. Oktay Tolga Büyükhilal



18 Mart 2022 Cuma

Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme (TCK 85-1) Suçundan Ceza Alan Cerrahlara Ek Olarak Verilen Geçici Meslekten Men Kararının (TCK 53-6) Bozulması İlişkin Yargıtay Kararı




12. Ceza Dairesi         2020/12142 E.  ,  2021/4766 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
    Suç : Taksirle öldürme
    Hüküm : Her iki sanık hakkında; TCK’nın 85/1, 62/1, 50/1-a-4, 52/2-4, 53/6. maddeleri uyarınca mahkumiyet

    Taksirle öldürme suçundan sanıkların mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:


    Sanıklardan ...'nın olay tarihinde Sivas Sultan 1. İzzettin Keykavus Devlet Hastanesinde (Sivas Numune Hastanesinde) Beyin Cerrahi Uzmanı, ...'ın ise aynı hastanede Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı olarak görev yaptıkları, 34 yaşındaki kadın hastanın, disk hernisi (bel fıtığı) teşhisiyle Sivas Sultan 1. İzzettin Keykavus Devlet Hastanesine yatırıldığı, 25/08/2006 günü saat 10.35'te sanık doktor ... ve ekibi tarafından operasyona başlandığı, saat 12.50'de tansiyon düşmesi nedeniyle ameliyata son verildiği, sıvı ve kan takviyesi yapıldığı, TA'in yükselmesi sonucu servise gönderildiği, transfüzyona rağmen TA tekrar düşmesi sonucu Kalp Damar Cerrahisi uzmanı sanık doktor ...’dan konsültasyon istendiği, yapılan muayenede hastada arter yaralanması olabileceği düşünüldüğü, mannitol ve dopaminli mayi verildiği, hasta düzelmeyince saat 15.50'de Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edildiği, Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesinin hastane belgelerinin incelenmesinde, hastanın 25.08.2006 tarih saat 16.15'te yatışının yapıldığı, hastanın acile geldiğinde nabız filiform, tansiyon alınamadığı, monitörize edildiği, solunumun yüzeyelleşmesi ile entübe edildiği, kardiak arrest gelişmesi ile resusitasyon uygulandığı ve ameliyata alındığı, iliak arter ve ven yaralanması tespit edilerek primer onarımının yapıldığı, operasyon sonrası uyutulan hastanın yoğun bakımda takip edildiği, yoğunbakımda iken trombosit değerinin düştüğü, idrar çıkışının durduğu ve hemodiyalize alındığı, 29.08.2006 tarihinde ise hastanın bilincinin kapanmaya başladığı, entübe edilerek mekanik ventilatöre bağlandığı, bel fıtığı ameliyatı esnasında meydana gelen iliak arter ve ven yaralanmasına bağlı kanama ve gelişen 
    komplikasyonlar sonucu 03/09/2006 tarihinde öldüğü ve otopsi yapılmadığı olayda;

    İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 14/06/2013 tarih 6672 ve 05/10/2011 tarih 8697 karar sayılı raporlarında özetle; ölen Melahat Kolcu hakkında düzenlenen adli ve tıbbi belgelerin değerlendirilmesinde; operasyonda meydana gelen iliak arter ve ven yaralamasının bir komplikasyon olduğu, ancak operasyon sırasında ve sonrasında yoğun kan, kan ürünleri ve volüm yükseltici sıvı verilmesine rağmen tansiyon stabilize olmayan hastanın ameliyat çıkış saati olan 12.50’den sevk saati olan 15.50’ye kadar arter ve ven yaralanmasının teşhis edilememesinin gecikme olarak değerlendirildiği, teşhis edilir edilmez müdahale edilmesi gerekirken sevk edildiği cihetle Nöroşirurji Uzmanı Op.Dr.... ile Op.Dr....’ın uygulamalarının tıp kurallarına uygun olmadığının belirtildiği,

    Sağlık Bakanlığı Yüksek Sağlık Şurasının 2015/14 sayılı raporunun, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulunun raporlarıyla uyumlu olduğu, söz konusu raporda özetle, hastaya disk hernisi tanısının doğruluğunun kabulü halinde ameliyat kararının doğru olduğu, ameliyat sırasında meydana gelen arter-ven yaralanmasının komplikasyon olarak değerlendirildiği, ancak intraoperatif meydana gelen damar yaralanmasının farkına varılmış olduğu ve fakat müdahale edilmemiş olduğu, ameliyat sırasında kalp damar cerrahi uzmanının ameliyathaneye davet edilerek acilen abdominal yaklaşımla damar yaralanmasına yönelik ameliyata alınması gerektiği, postoperatif 2 saatlik dönemde düzelmeyen klinik tablonun medikal destek tedavi ile toparlanmaya çalışıldığı, hastayı konsülte eden kalp damar cerrahi uzmanı Dr. ...'ın hastayı değerlendirdikten sonra vasküler yaralanma olabileceğini düşünmesine ve mevcut şartlar dahilinde hemen ameliyata alması gerekmesine rağmen böyle davranmadığı cihetle intraabdominal arter-ven yaralanması komplikasyonun doğru yönetilmediği, hastanın ölümüyle komplikasyona zamanında müdahale edilememesi arasında illiyet bağı olduğu, bu süreçte yer alan Dr. ... (Beyin Cerrahisi Uzmanı) ve Dr. ...’ın (Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı) kusurlu olduklarının belirlendiği olayda, sanığın kusurlu olduğunun kabulü ile mahkumiyet kararı verilmesi bakımından mahkemenin takdirinde isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenle tebliğnamedeki sanıkların kusurlu eylemi nedeni ile TCK’nın 257/2'deki görevi ihmal suçunun oluşacağına ilişkin bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.

    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ... müdafinin, ameliyat ettiği hastanın zamanında Sivas Cumhuriyet Hastanesine sevk edildiği ve burada ikinci ameliyata alındığı ve 10 gün sonra öldüğü olayda, illiyet bağının kesildiği, ikinci ameliyat nedeni ile ortaya çıkan komplikasyonlardan hastanın öldüğü, bu hastanedeki hasta dosyasının getirtilmek suretiyle tekrar bilirkişi heyetinden kusur raporu alınması gerektiğine, sanık ... müdafinin ise bir nedene dayanmayan temyiz itirazlarının reddine, ancak;

    5237 sayılı TCK'nın 53/6. maddesinde “belirli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkumiyet halinde 3 aydan 3 yıla kadar bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınabileceğine karar verilebileceğinin düzenlendiği” aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca tayin olunacak güvenlik tedbirinin süresinin, fiilin ağırlığı ile orantılı, adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun olacak şekilde belirlenmesi gerektiği, her iki sanık doktorun Cerrah olarak görev yaptığı, Cerrahların el yeteneklerini ve parmak reflekslerini kaybetmemek için mesleğin icrasından geçici süre olsa da uzaklaştırılmalarının hakkaniyet ilkesi ile bağdaşmaması karşısında, Cerrah olan sanık doktorların geçici süre ile mesleğin icrasından uzaklaştırılmasına karar verilmesi;


    Kanuna aykırı olup, hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususlarda aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hüküm fıkrasından TCK'nın 53/6. maddesinin uygulanmasına ilişkin paragrafların çıkarılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 09.06.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.